Van Kalesi… Urartu Krallığı’nın zamana meydan okuyan görkemli mirası. M.Ö. 9. yüzyılda inşa edilen bu yapı, hem Van Gölü’ne hem de kentin hafızasına hâkim bir yerde duruyor. Sadece bir taş yığını değil, aynı zamanda binlerce yıllık bir medeniyetin tanığı. Ancak bugün bu görkemli yapının çevresinde karşılaşılan manzara, geçmişe duyulan saygının, bugünün vurdumduymazlığıyla nasıl silinmeye yüz tuttuğunu gözler önüne seriyor.
Kışın ardından güneşli bir bahar gününde, evime yakın olan kaleyi gezmek için bir plan yaptım. Her yıl defalarca ziyaret etmekten mutluluk duyduğum Van Kalesi’ni bir arkadaşımla birlikte gezmek istedim. Gezimiz için Kültür Parkı’nda buluştuk. Kültür Parkı, güneşli bir pazar gününün cazibesiyle dolup taşıyordu. Aileler piknik sepetleriyle gelmiş, çocuklar koşturuyor, çaylar yudumlanıyordu. Parkta bulunan tek işletme olan kafeteryaya oturduk; çay sipariş etmek istedik. Fakat öğrendik ki burada çay bardakta servis edilmiyor, yalnızca semaverle içilebiliyor. Bu küçük gibi görünen ayrıntı aslında yaygın bir düzensizliğin yansımasıydı. Çay içemedik ve oradan kalktık.
Kültür Parkı’ndan Kalenin surlarının içine doğru ilerledikçe, tarih her adımda yüzünü gösteriyor. Bir yanda Urartu yazıtları, diğer yanda Hristiyanların inançlarını taşlara kazıdığı semboller… Ve hemen yakınlarında, yüzyıllar sonra bölgeye hâkim olan Müslüman toplumların bıraktığı camiler. Bu eşsiz alan, farklı inannçların, farklı kültürlerin katman katman iç içe geçtiği bir açık hava müzesi gibi.
Van Kalesi, Urartuların tanrısı Haldi’ye adanmış tapınakları, Sardur’un kaya yazıtları ve Ahura Mazda’ya ithaf edilen metinleriyle binlerce yıllık bir açık hava müzesi. Ancak bu müzenin “ziyaretçileri”, bazen onu bir eğlence alanına dönüştürebiliyor, taşlara yazılar yazabiliyor. Van kalesindeki bu büyüleyici atmosfer, definecilerin açtığı büyük çaplı izlerle kesintiye uğruyor. Gözle görülür derin kazılar, bu alanda bir tahribat yaşandığını düşündürüyor. Peki, bu müdahaleler nasıl bu kadar rahat yapılabildi?
İlerledikçe başka bir tablo karşımıza çıkıyor: Kale dibinde büyükbaş hayvan dışkılarıyla dolu alanlar. Belli ki büyükbaş hayvanlar o bölgede uzun süre bekletilmiş, bir bakıma devasa bir ahır olarak kullanılmış. Sanki burası tarihi bir sit alanı değil de, rastgele bir otlak. Peki tarihi dokunun ortasında hayvan sürüsünün otlatılmasına neden izin veriliyor?
Kalenin güneyindeki Horhor Bahçesi’ne ilerlerken gördüğümüz manzarayla kale için endişelerimiz arttı. Yıllardır araç girişinin yasak olduğu bu bölge, bugün bir otoparka dönüşmüş. Onlarca araç, tarihi surların dibine kadar girmiş yüzyıllık ağaçların gölgesine park etmişti. Oysa burası, asırlık ağaçlarla dolu olan tarihi bahçe olarak korunması gereken bir miras parçası. Üstelik bahçede gördüğüm yanmış ağaç gövdeleri ve çöp yığınları, bu alanın nasıl hoyratça kullanıldığının kanıtıydı.
Van Kalesi’ni gezerken, asırlık taşların bize fısıldadığı bir gerçek vardı: Tarih, yalnızca geçmişin değil, bugünün de sorumluluğu. Definecilik, çevre kirliliği ve denetimsizlik gibi sorunlar, yalnızca fiziksel tahribat değil, aynı zamanda kolektif hafızanın aşınması anlamına geliyor. Yetkililerin bu alanları “koruma” statüsüyle yetinmeyip aktif önlemler alması, ziyaretçilerin ise bu mirasa bir “hak” değil, “emanet” gözüyle bakması gerekiyor. Urartuların inşa ettiği bu yapıtlar, ancak insanlığın vicdanıyla ayakta kalabilir.
Bu güzel farkındalığı yaratan yazınız için teşekkürler
Agzina yüreğine sağlık .
Umarım bu konuda farkındalık oluşur, Van kalesini ziyaret eden herkesin daha bilinçli yaklaşması ve yetkililerin önlem alması temennisiyle.
Kale maalesef uyuşturucu içicilerin uğraş mekanı olmuş,definecilerin kazı alanları olmuş,hırsızların mekanı olmuş,ineklerin ahırı olmuş. Maalesef sahipsiz bir yapıt insanların tahrip edilmesiyle karşı karşıya bırakılmış. Örnek Diyarbakır Sur gibi tarihi yerler gibi Van kalesininde o şekil olmasını istiyorum. Ne yazik ki turistler ziyaret ettiği zaman çevre gençlerinin tacizine maruz kalıyor. Herkes biliyor bu durumu ama dilleri lal gözleri kör kalıyor. Van valiliği bir an önce el atması gereklidir.
Destê te sax be, nivîsek gelek xweş û gelek raste