Tarım sempozyumu ikinci oturumunda DEM Parti Van Milletvekili Sinan Çiftyürek, Ağrı Milletvekili Nejla Demir ve Gıda Mühendisi Ramazan Polat konuştu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında “Tarımda ve Gıdada Geleceği Kurma Sempozyumu” Van’da devam ediyor. Birinci günün ikinci oturumunda “Sömürü, sömürge bağlamında Kurdistan’da tarım politikaları” tartışıldı. Moderatörlüğünü Fatih Çiçek’in yaptığı oturuma konuşmacı olarak DEM Parti Milletvekilleri Nejla Demir, Sinan Çiftyürek ve Ramazan Polat katıldı.
İlk olarak konuşan Nejla Demir, “Kendi kendimize yetmeyi tartışırken, öncelikle konuşmamız gereken şey tarımdır. Savaşlar gösteriyor ki tarımsal üretimiz yoksa siz kendinize yetemezsiniz. Türkiye son yıllardır giderek tarımdan uzaklaştığını görüyoruz. Bu durumun Kurdistan’daki sonuçlarını çok ağır bir biçimde de görebiliriz” diye belirtti.
Geçmişte Türkiye tarımının yüzde 65’inin et ihtiyacının ise yüzde 70’inin Kurdistan’da sağlandığını dile getiren Demir, “Tarım alanların mayınlanması, her ile göre üretilen ürünün belirlenmesi, insanları kenti tohumunu üretmek yerine toprağı kısırlaştıran bir tohum politikası bu insansızlaştırmayı beraberinde getirdi. Çiftçi artık tohumdan verim alamayacak duruma getirildi. Tarımsal destekler sunuldu ama alternatif ürün yetiştirmek yerine çiftçiler tam da onların istediği gibi bir ürüne yönlendirildi” dedi.
‘Kooperatifleşme ve tarım reformu için kararlar alınmalıdır’
Sempozyumda önemli kararlar alınacağını ifade eden DEM Parti Wan Milletvekili Sinan Çiftyürek, “Tarım bir devletin yaşaması ve en stratejik hamlesidir. Telefonsuz, internetsiz yaşanabilir ama buğdaysız yaşanamaz. Buğday sadece köylüler için değil herkes için hayatidir. Kürdistan statüsüzdür ve tüm problemlerin başı da odur. Sömürgenin en büyüğü Kurdistan’da yaşanıyor. Türkiye’nin en büyük 4 barajı Kurdistan’da ama en az elektrik alan da Kurdistan’dır. İşte sömürge budur. Savaşın en büyük ektisi Kurdistan coğrafyasında yaşandığı için tarım alanlarına da o denli etkide bulunuyor. Çünkü bu savaştan dolayı insanlar tarım arazilerini ekemiyor, yaylalarına gidemiyor ve üretemiyor. Bu nedenle insanlar göç etmek zorunda kalıyor. Evet, artık devletin tarımsal gelişme için bir şey yapmayacağını anladık asıl önemli olan şey bizim ne yapacağımızdır. Siyasetimiz ve belediyelerimiz bir planlama önlerine koymalıdır. Halkın tekrar köylerine geri dönüşlerinin sağlanması en önemli konudur. Yine kooperatifleşme ve tarım reformu için kararlar alınmalıdır” diye konuştu.
‘Savaş gıda krizini derinleştiriyor’
Gıda Mühendisi Ramazan Polat ise, “Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarının kıskacında tadım ve gıda krizinden çıkış arayışları” başlığında sunum yaptı. Tüm dünyada gıda ve tarım krizinin devam ettiğini söyleyen Polat, “Kurdistan’daki savaş ise bu krizi daha da derinleştiriyor. Endüstriyel kirlilik, savaşlar, gübre kullanımı ve sermaye denetimsizliği; toplumsal gıda krizine neden oluyor. Şuan Türkiye’de toplumun gıdaya ulaşması giderek krize dönüyor. Savaş, çatışma, tüketici ile üretici arasında bağın kopması gıdaya ulaşmamanın önündeki en büyük engeldir. Yerel seçimler öncesi zamlar gündeyken Erdoğan’ın, ‘bir mermi ne kadar, biz iki aydır Efrîn’de leblebi atmıyoruz’ sözü bu durumu tam olarak anlatıyor. Bu ülkede yaşanan gıdaya ulaşamama sıkıntısının en büyük nedeni işte savaş, çatışmadır. Diğer nedenleri ise, iklim değişikliği, topluma gıda ulaştıran kamu kurumlarının tasfiye edilmesi ve yerel tohumların yok edilmesidir” dedi.
Sempozyum sunumlarla devam ediyor.