DEM Parti milletvekili Cengiz Çandar, Ahmed Eş-Şara’nın dengeli tutumuna karşın, Suriye’nin meşru yönetimi olma yeteneğini henüz kazanmadığını vurguladı ve Fidan ve Erdoğan’ın HTŞ’nin hamiliği siyasetinin Suriye’deki iç savaşa benzin dökmekle aynı sonucu vereceği konusunda uyardı.
Salı günü Tayyip Erdoğan, Ahmed Eş-Şara’yı Beştepe’de “Suriye geçiş dönemi Cumhurbaşkanı” sıfatıyla ağırlarken TBMM Genel Kurulu birinci oturumunda “Somali Tezkeresi” üzerine DEM Parti Grubu adına söz alan Diyarbakır milletvekili Osman Cengiz Çandar, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik dış politikasına ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye’ye müdahalelerine ağır eleştiriler yöneltti.
“Türkiye Şam’ın Kürtlerle ilgili doğru bir şekilde nefes alıp vermesine izin vermiyor”
Çandar, Ahmed Eş-Şara’nın “8 Aralık 2024 tarihinde Şam’a, iktidar koltuğuna oturduktan bu yana son derece kıvrak, esnek, akıllı bir tavır ortaya koydu[ğunu]; Suriye’nin sorunlarını diyalog yoluyla, Suriye’nin bütünlüğünü diyalog üzerinden harekete geçerek çözme niyetlisi olduğunu ortaya koydu[ğunu]” dile getirdi.
Eş-Şara’nın “[…] şu anda büyük bir sorun gibi Türkiye’de yansıtılan, Suriye’nin doğusuna hükmeden Suriye Demokratik Güçlerinin Başkomutanı konumunda olan Mazlum Abdi’yle gayet işler ve umut verici bir diyalog gerçekleştiri[diğini]” vurgulayan Diyarbakır Milletvekili, buna karşılık “[…] Türkiye[‘nin] himayesi altına almış gibi gözüktüğü Şam’daki yeni yönetimin […] doğru bir şekilde nefes alıp vermesine izin ver[mediğini]” […] Türkiye’nin, Suriye’nin ulusal birliğine hizmet edecek, Suriye’nin çok kültürlü, çok mezhepli, çok kimlikli yapısını birleştirecek, birlik içinde bir tutumu, maalesef, ortaya koyamadığını ve Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne yardım etm[ediğini] ” söyledi.
Çandar Ankara’nın izlediği politikayı sürdürmesinin “[…] bırakın Suriye’nin ve dolayısıyla Türkiye’nin istikrarını, tam tersine, Suriye’de potansiyel iç savaşa benzin dökmek anlamına gel[eceği]” konusunda uyardı.
“Suriye’deki yönetimin meşruiyeti tartışmalı”
Çandar Ankara’da “Suriye’nin Geçici Cumhurbaşkanı” sıfatıyla karşılanan Ahmed Eş-Şara’nın meşruiyetini de sorguladı. “Kim seçti? Ne zaman seçti? Meşruiyet zemini ne?” diye sordu.
“Bundan birkaç gün önce Suriye’nin Sünni Arap kesiminin 80’e yakın fraksiyonunun 18’i bir araya geldi Şam’da ve Ahmed eş-Şara’yı Geçici Cumhurbaşkanı seçti. Geri kalan ne yaptı? Geri kalan ya davetli değildi ya haberi yoktu. Bu, Suriye’nin Geçici Cumhurbaşkanı mı şimdi? Heyet Tahrir eş-Şam Ahmed eş-Şara’nın örgütü. Ki, tekrar edeyim, Ahmed eş-Şara son derece esnek, başarılı, akıllı bir politika güdüyor. Onun hakkını teslim ederek söylüyorum. Onun kişiliğiyle, onun konumuyla bir sorun yok; onun sunumuyla ilgili ve bizatihi Türkiye tarafından sunumuyla ilgili bir sorun var, onu dile getirmeye çalışıyorum.
Çandar “bu ‘Geçici Cumhurbaşkanı’ sıfatını taşıyan kişinin meşruiyeti henüz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından başında bulunduğu örgüt hâlâ terör örgütü olarak listede bulunduğu için sorgulan[dığını]” hatırlattı.
Çandar “Ahmed eş-Şara’nın Suriye’de kimi temsil ettiği daha kesin ortada olmadığı için meşruiyeti[nin] tartışmalı durumda [olduğunu], ülkenin “[…] Birleşmiş Milletlerin onayladığı yaptırımlar altında [bulunduğunu]” vurguladı ve sözü Hakan Fidan’ın Suriye’nin geleceğine ilişkin iddialarına getirdi.
“Hakan Fidan Baasçı değilse neden ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’ istiyor?”
Diyarbakır Milletvekili “[…] bizim Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan kalkıyor, dış basına demeç verirken diyor ki: ‘Suriye, Arap Cumhuriyeti olacaktır.’ Bunu kim olarak söylüyor, hangi sıfatla söylüyor? Çünkü Hakan Fidan bildiğimiz kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı; Suriye adına konuşma yetkisine sahip değil, hakkına da sahip olmaması gerekir. Kaldı ki Suriyeli de değil, Suriye vatandaşı da değil, bir çifte vatandaşlığı da yok, Arap da değil.” dedikten sonra Suriye’nin bağımsızlıktan itibaren adının birden çok kez değiştiğini ve “Suriye Arap Cumhuriyeti” adını Baas yönetimi döneminde aldığına ilişkin temel tarih bilgilerini aktardı ve sordu: “E, Hakan Fidan Baasçı da değil bildiğimiz kadarıyla yani Arap milliyetçisi değil bildiğimiz kadarıyla. Niçin siz Suriye’nin geleceğine şimdiden bir şey biçiyorsunuz ve “Suriye Arap Cumhuriyeti olacaktır.” diyorsunuz?”
Çandar Suriye’nin nüfus bileşimindeki çok dinlilik, çok kültürlülük ve çok etnililike dikkat çektikten sonra “Daha ortada bütün Suriye’yi birleştirecek olan ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin meşhur 2254 sayılı Kararı’na -ki hâlâ geçerli o karar- bağlı oluşmuş bir Suriye henüz ortada yok. O Suriye’nin nasıl oluşacağının yol haritasını da belirlemişti, Türkiye de o kararı desteklemişti. Şimdi, bu başka bir şey. Bu rejim, Şam’da yerleşen rejim Baas Partisini lağvetti, kapattı, Suriye Anayasasını iptal etti. Dolayısıyla, Suriye’yi şu anda Birleşmiş Milletlerde kim, hangi uluslararası hukuk yetkisine göre temsil ediyor; onu da bilmiyoruz.” dedi.
“Asıl büyük sıkıntı Türkiye’nin de silahlı müdahalesiyle Kürtlerin yaşadığı alana devam eden saldırılar”
Çandar, “Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere eğer iktidarımızın mensupları hayal satmaya devam ederlerse sıkıntı olacak ama daha büyük sıkıntı Suriye’nin doğu bölgelerinde Kürtlerin yaşadığı alana ilişkin Türkiye’nin de silahlı müdahalesiyle devam eden saldırılar.” dedi.
Teşrin Barajı’na yönelik saldırıları ve insani kayıpları dile getiren Çandar, “en azından medya kanallarından gelen haberlerle, son birkaç gün içinde orada ölü sayısı Türkiye’den gönderilen “drone”lar, top atışları ve bombardıman sonucunda -Suriye’nin iç savaşı sonucunda değil- Türkiye’nin müdahalesi sonucunda 41 ölü, 200 küsur sivil yaralı [olduğunu]” aktardı.
“Türkiye Kürtlere neden saldırıyor?”
Çandar Milli Savunma Bakanı’nın geçenlerde Kürt güçlerini “Canlı kalkan olarak sivilleri kullan[makla]” suçladığına değinerek “Niye saldırıyorsun sen?” diye sordu.
Çandar Suriye’deki yönetim değişikliğinden bu yana Türkiye desteğinde süren saldırıların mantığını sorguladı. “Oradaki ‘siviller’ dediğin orada yaşayan insanlar, kendi topraklarında yaşıyorlar ve kendi topraklarında ‘Biz buradayız, buraya saldırmayın.’ diyorlar ve siz Türkiye’den kaynaklı silah gönderip insan canını alıyorsunuz ve ondan sonra Türkiye’de de bir süreç başlatmaya çalışıyorsunuz.
“Orada ölen Kürtlerin, Suriye’de ölen insanların buradaki gelişmelerde yol açabileceği tahribatı, travmayı anlayamıyor musunuz? Türkiye ile Suriye artık ayrı yerler değil, Suriye’de kim yaşıyorsa Türkiye’de onların vatandaşı var. Türkiye’de Aleviler yaşıyor, Türkiye’de Hristiyan vatandaşlarımız yaşıyor, Türkiye’de Kürtler yaşıyor. Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu tıpkı Suriye nüfusu gibi Sünni; Türkiye’de Araplar yaşıyor, Suriye’de Araplar yaşıyor; Türkiye’de Türkler, Türkmenler yaşıyor, Suriye’de de Türkmenler yaşıyor. Suriye halkı bizim devamımız, oradaki halkın tümünü birlikte kucaklayıcı bir politika gütmeye kalkın. Bir siyasi fraksiyonu, bir ideolojik fraksiyonu arkalayarak o halkın Türkiye’de kardeşleri, soydaşları olan diğer bölümlerine karşı kendi vatandaşlarımızı incitecek işlere kalkışmayın ne olur.” dedi.
“Suriye’ye hep şaşı bakıldı”
Türkiye’nin Suriye politikasının Kürtlerin varlık ve haklarını inkar esasına dayandığını özetleyen Çandar, “Rejim düşmeden bir ay öncesine kadar ‘Acaba nasıl Beşşar Esad’la görüşebiliriz?’ diye Rusya’yı araya sokup hamle üstüne hamle yapıyordu buradaki iktidar; olmadı. Hatta bu HTŞ Halep’e yürümeye kalktığı zaman bile ‘Durun, ne yapıyorsunuz?’ dediği, birtakım raporlarda, bazı istihbarat bilgilerinde biliniyor fakat birden bire ihtiyat kendinin yerini iyimserliğe bıraktı, ‘Galiba oluyor bu iş, Beşşar Esad gidiyor.’ dediler ve şu anda Suriye’de Şam’da bulunan bir fraksiyonun, bir ideolojik fraksiyonun hamisi bir Türkiye olarak bölge siyasetinde belirmiş durumdayız.” dedi.
Çandar iktidarı uyardı: “Beşşar’a yatırım yapmaya kalkıyordunuz, yanlış yaptınız, olmadı, yıkıldı. Şimdi bir fraksiyon üzerinden Suriye’ye hükmetmeye çalışıyorsunuz, olmaz, yapamazsınız. Zaten o Ahmed eş-Şara da önce Suudi Arabistan’a gitti, İstihbarat Başkanını da önce Suudi Arabistan’a gönderdi, Dışişleri Bakanını da önce Suudi Arabistan’a gönderdi.
“Yeter ki, Kürtler kontrol etmesin”
Çandar Ankara’nın Doğu Suriye’ye IŞİD ile mücadele gerekçesi altında asker sokma girişimlerini de eleştirdi: “Şimdi, bir de bizim gene Dışişleri Bakanımız daha birkaç gün önce Doha’da IŞİD’e de karşı… Çünkü malum, biliyorsunuz, IŞİD’li tutuklular var doğu Suriye’de, Suriye Demokratik Güçlerinin kontrolü altında bulunuyorlar. Onlar bunu istismar ederek ‘Biz bu işi hallederiz’ dedi. Nasıl halledeceğiz? ‘Türkiye, Suriye, Irak ve Ürdün birlikte biz iş birliği hâlinde IŞİD’le mücadele ederiz.’ Suriye mi? Suriye’de devlet mi var? Hangi Suriye? Suriye neresi? Irak’la iş birliği halinde IŞİD’le mücadele edeceğiz. O Irak IŞİD Erbil, Kerkük kapılarına geldiği zaman darmadağın olmuştu, onunla birlikte biz IŞİD’e karşı mücadele… Niye? Yeter ki Kürtler onları kontrol etmesin orada. Bu kafayı değiştirmemiz lazım.”
“Türkiye bir fraksiyonun hamisi görüntüsü veremez”
Çandar konuşmasının sonunda “Türkiye Suriye’de hala uzun bir siyasi dönüşüme ihtiyaç gösteren bir siyasi fraksiyonun hamisi görüntüsü veremez, vermemelidir.” dedi.
Tüm Suriye halkının hamisi olmalıdır, tüm Suriye halkını Kürdüyle, Türküyle, Türkmeniyle, Arapıyla, Sünnisiyle, Alevisiyle, Ermenisiyle, Süryanisiyle kucaklayacak bir Türkiye olmalıdır. O zaman biz göğsümüzü gere gere ‘Bu ülkenin gerçek güç merkeziyiz.’ deriz ve o zaman bu bölgede barış için anlamlı bir iş yapılmış olur.”
Kaynak BİA