Sekiz yıllık kayyım yönetiminin ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, beş aydır DEM Partili Belediye Eş Başkanları Serra Bucak ve Doğan Hatun yönetiminde.
Bu süreçte, ‘Kayyım atanacak mı?’ sorusu DEM Partili belediyeler için güncelliğini korurken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de hız kesmeden çalışmalarını sürdürüyor.
İlk beş ayın zorlu geçtiğini belirten Serra Bucak, belediyenin çalışmalarını, kentin ana sorunlarından olan kirlilik, personel krizi, kadın çalışmaları ve Kürtçe için yapılacak faaliyetleri BianetMuhabiri Evrim Deniz’e anlattı.
31 Mart Yerel Seçimleri’nin üzerinden beş ay geçti; ancak sürekli ‘kayyım atanacak’ tedirginliği yaşandı ve bu tedirginlik hâlâ devam ediyor. Bu beş ayda neler değişti?
Bu beş aylık süreçte kayyımsız bir şehirde yaşıyor olmanın mutluluğunu, huzurunu ve zihinsel rahatlığını yaşayan bir halk var. Herkesin bir projesi, iyileştirme, dönüştürme ve geliştirme fikri var. Kayyımlı bir ortamda bu tür fikirlerin sunulmasına asla zemin yoktu. Şimdi herkes biriktirdiği fikirleri ve önerileri sunuyor, bu da kent için çok önemli bir artı değer.
Bu beş ay, bu yüzden bizim için çok kıymetli. Hepimiz açısından çok öğretici bir süreç oldu, her taraftan fikirlerin aktığı bir dönemdi. Öyle ki bazen bu fikirlerin altında kalmaktan korkuyoruz, çünkü o kadar çok sorunumuz var ki hangisine öncelik vermemiz gerektiğini tartışıyoruz. Ancak üstesinden geleceğimizi biliyoruz.
Kayyım endişesi
Çünkü bu üreten akıl, doğruyu göstermeye çalışan, burada olduğunu söyleyen, dayanıştığını belirten insanların olması çok kıymetli. Evet, zorlu bir beş aydı çünkü çok büyük bir dezenformasyona, karalamalara ve iftiralara maruz kaldık. İnsanlarda sürekli kayyım atanacak endişesi var. Personelimizle bile bu konuda karşı karşıya kaldık. İyi niyetli ya da daha az iyi niyetli kişiler sürekli “Bu hafta mı kayyım gelecek, haftaya mı gelecek? Bayram ertesi mi gelecek?” gibi sorular soruyor. Ancak biz “Hayır, önümüze bakmalıyız. Yarın da gelse bugün iş yapmalıyız” diyerek çalışmalarımıza devam ettik. Hakikaten pek çok alanda iyileştirme, dönüştürme ve yeniden inşa çalışmalarına başladık.
Ayrıca, toplumda özgüven kırılmaması için kimseye “hayır” dememeye çalışıyoruz. Küçük de olsa her talebe karşılık vermeye çalışıyoruz. Bu sorumluluğu duyuyoruz ama ne kadarını başarabildik bilmiyorum. Ancak önümüzdeki beş yıl içinde daha fazlasına cevap vereceğimize inanıyorum. Önümüzde uzun bir yol var.
Personel krizi
Kayyım döneminde birçok haksız işten çıkarılma oldu, işe iade edilmesi beklenen; ancak işe dönemeyen çok fazla insan var.
Bunların yanı sıra Büyükşehir’de bir personel sorunu da var. Bu süreci nasıl yönetiyorsunuz?
Bu süreç elbette zor. Sizin de belirttiğiniz gibi, 2016’da ilk kayyımla birlikte işten çıkarılma dalgası başladı. Bu, çok ciddi bir işçi, emekçi kırımıydı. Birçok arkadaşımız KHK ile atıldığı için işe dönemedi. Yine işçi olan, hizmet alımı yapılanlar davalarını kazandılar ama geri dönemediler. Elbette bizden beklenti çok büyük, bunun farkındayız.
Ancak bütün bu beklentilere cevap verebilecek kapasitemiz yok. Çünkü DİSKİ ile birlikte 4 binden fazla personel var. Maalesef bu kadar çok personelin belediyelere doldurulduğu bir sürecin içindeyiz. Maalesef diyorum, çünkü ihtiyaç temelli alımlar değil bunlar. Bir belediye, kendi hizmetleri doğrultusunda hem personel hem de bütçe yapısına ihtiyaç temelinde ve doğru bir öngörüyle bakar ve doğru bir programla ilerler. Ancak burada bu işletilmemiş, liyakatsiz, yandaş diye tabir edebileceğimiz, tanıdıklar ya da ilişkiler aracılığıyla belediyelere gelen ama üretmeyen bir yapıyla karşı karşıyayız.
Bu kadar çok personelin olduğu ancak üretimin bu oranda fazla olmadığı bir kentle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu kadar çok alınmış personelle ne yapacağız sorusu büyük bir soru bizim için. Hakikaten haksız yolla alınmış, haksız bir şekilde sözleşmeden kadroya geçirilmiş, keyfi kararlarla kadrolara geçirilip başka yerlere terfi ettirilmiş pek çok insan var. Biz geldiğimizde işe gelmeyen pek çok insan vardı. Bütün bunların takibini yapıyoruz. İşe gelmeyen, bu kent için üretmeyen ve bu kent için artı bir değer sağlayamayacak insanlarla hiçbir belediyenin yol yürümesi mümkün değil. Dünyanın hiçbir yerinde bu mümkün değil. Ancak bunu biz yapıp tespit ettiğimizde karşımıza başka şeyler konuluyor. Bir ayrımcılık yaptığımız söyleniyor, protestolar başlıyor, hakkımızda karalamalar yapılıyor.
Bir belediye çalışanı, 8 saatlik mesaisinin karşılığını vermiyorsa, kim olursa olsun bu çalışan sorgulanmalı ve iş sözleşmesi de sorgulanmalı. Biz de bunu yapacağız.
Kent ve çevre ilişkisi
Son dönemde Sur ve Bağlar’da konuştuğum her kadın, kentteki çöp sorunundan bahsediyor. Diyarbakır merkezde gözle görülen bir kirlilik var. Çöpler toplanmıyor mu, bunun nedeni nedir?
Bunun nedeni şu: Aslında çok uzun süredir kentte bir çöp ve temizlik sorunu var. Biz gelince bu soruna hızlı bir çözüm bulmamız gerektiği konusunda doğal bir beklenti oluştu. Ancak bu beklenti yeterince karşılanmadı.
Biz bu eleştiriyi her taraftan duyuyoruz ve çevre temizliği, çöp toplama meselesi en önemli gündemlerimizden biri. Ancak bir şeyin altını çizmem gerekiyor: Çöp toplama ve temizlik işi, tüm büyükşehirde değil.
Aksine, üç ana arterde temizlik yapıyoruz ve Sur Belediyesi’nin ekonomik sıkıntılarından kaynaklı olarak ve bir turistik bölge olduğu için oraya daha fazla katkı sunmak adına Sur’un bazı yerlerine daha fazla temizlik elemanı gönderiyoruz.
Serra Bucak 5 Haziran’da başlatılan Temizlik Kampanyası kapsamında “Parklarda halkımızı dinliyoruz, Amed’i seviyoruz, kirletmiyoruz” sloganıyla sosyal farkındalık çalışmasına katıldı.
2014 yılını iyi hatırlıyorum; Büyükşehir Belediyesi, ana arterleri ve 30 metre üstü olan tüm yolları temizlerdi. Geri kalan ara sokakları ise ilgili merkez belediyesi, ilçe belediyesi temizlerdi. Ancak kayyımlar döneminde bunun aksine hareket etmişler. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin temizlik sorumluluk alanını daraltmışlar. İlçe belediyelerine bir protokol yapıp, karşılığında bir ücret ödeyip bu çalışmayı onlara devretmişler. Ne o ücretin gidip gitmediğinin takibi yapılmış ne de ilçe belediyelerinin bu temizliği doğru yürütüp yürütmediği.
2014 protokolüne dönüş
Gelinen aşamada, ilçe belediyelerimizle koordineli bir şekilde bu durumu tekrar masaya yatırdık ve 2014’teki protokole geri dönüyoruz. Büyükşehir Belediyesi olarak ana arterler ve 30 metre üstü yolların tamamını alacağımız şekilde bir ihale çalışmamız var. Ekipman, araç, süpürge araçlarının alımı dahil büyük bir ihale hazırlığındayız. Epeyce de sayısı yüksek bir temizlik elemanına ihtiyacımız var ki bu sorumluluğun hepsini Büyükşehir olarak üstlenebilelim.
Ancak temizlik kampanyamız başladı. Parklarda dolaşıyoruz, farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Tek tek personellerle sohbet ediyoruz, toplantılar yapıyoruz. İlçe belediyelerinin temizlik personeli ve ilgili yardımcılarıyla, başkan yardımcılarıyla toplantılar yapıyoruz. Maalesef kayyım dönemi işe alınmış bazı kişilerin temizlik işi yapmak konusunda dirençleri var.
Bu da bir gerçek.
İnsanların da çöp atma ya da kendi sokağını temiz tutma konusunda hassasiyetleri zayıf. Bu kültürün değişmesi gerekiyor. Yani hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Tabii ki mücadelenin en büyük kısmı belediyelere düşüyor, özellikle de büyükşehir belediyesine.
İhale sürecimiz tamamlandığında, en geç iki buçuk ay içinde temizliğin büyük bir bölümünü üzerimize aldığımız bir şekilde daha iyi bir temizlik yapılabileceğine inanıyorum.
Gençlerin ve kadınların güvenliği
Bu beş aylık süreçte kadınlara yönelik birçok adım atıldı. Ancak bir yandan da Diyarbakır’da yaşam biçimine yönelik saldırılar arttı. Bu durum özellikle kadınları ve gençleri tedirgin ediyor. Belediye olarak bu ve benzeri sorunlarla nasıl mücadele edeceksiniz?
Diyarbakır, çok kültürlü yapısıyla farklı dilleri, dinleri ve kültürleri barındıran önemli bir kent. Bu kültürel zenginliği korumak ve devam ettirmek gerekiyor. Kadınların kendilerini güvende hissedecekleri sokaklar yaratmalıyız. Sokak aydınlatmalarımızı bu bağlamda daha güvenli hale getirmek için çalışıyoruz. Sokak aydınlatmaları konusunda bazı mahallelerden ciddi eleştiriler geliyor. Kadınların, başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin olarak rahatça mahallelerinde dolaşabilmeleri gerekiyor. Durak meselesi de önem verdiğimiz bir konu. Akşam saatlerinde otobüs şoförlerinin kadın yolcuları istedikleri yerde indirebilmeleri büyük bir kolaylık ve hizmettir. Bu uygulamayı yaygınlaştırmak ve durak sayısını artırmak istiyoruz. Kentlerimizi, özellikle kadınlar için, daha güvenli ve erişilebilir hale getirmeliyiz.
Bunu başardığımızda, şehri bir bütün olarak daha güvenli ve erişilebilir bir hale getirmiş olacağız. Ayrıca, kutuplaştırıcı söylem ve uygulamaların önüne geçmek, yerel demokrasiyi güçlendirmek için de bu tür sorunları tartışmalı ve çözümler üretmeliyiz. Yerel demokrasiyi güçlendirmek, toplumsal barışın sağlanması açısından kritik bir öneme sahiptir.
Kadın çalışmaları
Kadın merkezlerimizi artırıyoruz. Kadın danışmanlık merkezleri açarak kadınların kendilerini yalnız hissetmemelerini sağlamak istiyoruz. Kadınların hangi mahallede hukuki destek alabileceklerini, hangi merkeze başvurabileceklerini bilmeleri gerekiyor. Yenişehir Belediyesi Binevş Kadın Dayanışma Merkezi’ni açtı. Bu tür merkezleri yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Ayrıca, Koşuyolu, Yeniköy ve Ben u Sen’de kadın yaşam merkezlerimiz bulunuyor. Hukuki yardıma erişim konusunda ekonomik engellerle karşılaşan kadınlar için Baro ile yaptığımız adli yardım protokolü de oldukça kıymetli bir adımdır. Kadının istihdam ve iş alanlarındaki görünürlüğünü artırarak bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
Kentler ne kadar erişilebilir olursa, engelliler, kadınlar, çocuklar ve gençler için eşit fırsatlar sunar. Eşit fırsatlar sunulan bir toplumda, bireyler arasındaki çatışmalar ve uçurumlar azalır, toplum daha demokratik bir hale gelir. Amacımız, demokratik bir toplumun temelini atmak ve bu süreci en çok kadın alanında güçlendirmek.
Kadınların hukuki ve psikolojik destek alabilecekleri mekanizmalar oluşturulmuş durumda. Ancak Diyarbakır’da belediye bünyesinde sadece bir kadın sığınma evi var. Yeni kadın sığınma evleri açmayı planlıyor musunuz?
Evet, özellikle bölgemizde Kürt kadınları şiddet gördüğünde devlet mekanizmalarına gitmeyi reddediyor. Çünkü bu mekanizmalarda, kadınlar telkinlerle karşılaşıyor ve şiddet gördükleri ortama geri dönmeye zorlanıyor. Devlete bağlı sığınma evlerinde, ‘Erkektir, yapar; evine geri dön’ gibi söylemlerle kadını şiddet ortamına geri göndermek için adeta bir mekanizma kurulmuş durumda. Bu nedenle, alternatifler üretmemiz gerekiyor.
Şu an sadece bir kadın sığınma evimiz var ve bu, kente yeterli gelmiyor. Nüfusu iki milyona yaklaşan bir kentte, bu sayı yetersiz kalıyor. Stratejik planımız kapsamında Eylül ayında mecliste onaylanacak plan doğrultusunda, yeni sığınma evleri kurmak için adımlar atacağız. Bunun için uygun arsalar arıyoruz ve eğer uygun yer bulamazsak kiralama yöntemiyle yeni bir sığınma evi açma şansımız olacak.
Kadın çalışmaları kapsamında, Diyarbakır’da kadın hastalıklarıyla ilgili çalışma yürüten bir kurum yok. Hastalıklar konusunda farkındalık çalışmaları da sınırlı. Özellikle HPV gibi aşılaması pahalı olan hastalıklara yönelik belediye nasıl bir yol izleyecek?
Yakın zamanda sağlık dairemiz ve kadın politikaları dairemizden arkadaşlar, SES ve ilgili kurumlarla bir araya geldiler. Önümüzdeki hafta Dicle Üniversitesi Halk Sağlığı Birimi ile görüşmeler yapmayı planlıyorlar. Kadın hastalıkları konusunda farkındalık yaratmak ve önleyici tedbirler almak istiyoruz. Bu ay sonunda, ilgili kurumlarla kırsal bölgelerde farkındalık çalışmaları başlatacağız. Yangın faciasının yaşandığı Çınar ilçemizden başlayarak kent merkezine kadar farkındalık çalışmalarımız olacak. Ayrıca, gezici halk sağlığı minibüsümüzü onardık ve meme kanseri taraması yapacağız. HPV aşısı için de yollar arıyoruz. Bu aşı oldukça pahalı ve yaygın bir şekilde yapılabilmesi için fon veya hibe bulmamız gerekiyor. Genç yaşlarda yapılması gereken bu aşı konusunda farkındalık yaratmak ve hastalıkla ilgili bilinci artırmak istiyoruz.
Kürtçe ve Kürt kültürü
Kayyımlar, Kürt dili ve kültürüne yönelik yıkıcı faaliyetlerde bulundu. Kürtçenin kamusallaşmasının engellenmesi gibi, önemli Kürt figürlerinin heykelleri yıkıldı, etkinlikler yasaklandı. Bu rüzgarı yerelde tersine çevirebilecek misiniz?
Elbette bu rüzgârı yerelde tersine çevireceğiz. Yeniden Kürtçeyi bu kentte daha fazla kullanmak, daha fazla dil kursları açmak, çok dilli kreşler açmak gibi birçok gündemimiz var. Kürtçe çalışan ciddi bir kesim var bu kentte. Dil geliştirme, edebiyat, kültür ve lehçeler konusunda çalışan birçok kurumumuz var. Bu kurumlarla birlikte yaygın çalışmalar yapmayı planlıyoruz. 9 Eylül’de çok dilli kreşlerimizi açıyoruz.
Ayrıca, Dil Koruma ve Geliştirme Müdürlüğümüzü yeniden kurduk. Kürt kültürü ve dili için çeşitli çalışmalar yürüteceğiz. Kürtçe tiyatrolar, sinemalar, atölyeler ve daha birçok etkinliği stratejik planımıza dahil ettik. Diyarbakır Kent Konservatuvarı’nı açmayı ve anadilde müzik, tiyatro, sinema ve edebiyat çalışmalarını sürdürmeyi hedefliyoruz.
Kayyım sürecinde festivaller, STK’lar kapsamında ya da kurumlar tarafından düzenlendi. Bu festivaller belediye tarafından desteklenecek mi?
Evet, stratejik planımızda yer alacak ulusal ve uluslararası festivaller düzenleyeceğiz. Kadın festivalleri, edebiyat haftaları, müzik etkinlikleri ve daha birçok sanatsal faaliyet planlarımız arasında. Eylül ayında edebiyat ve sanat etkinliklerimiz, kırsal bölgelerde müzik etkinliklerimiz olacak.
Ayrıca, Ekim ayında Mehmed Uzun’un ölüm yıldönümü vesilesiyle bir edebiyat haftası düzenleyeceğiz. Kendi salonlarımızda Kürt, Türkiye ve dünya sinemalarından örneklerin gösterildiği bir sinema seçkisiyle sinemaseverlerin karşısına çıkmayı planlıyoruz.