Karasal karbon depolarının ani çöküşü henüz iklim modellerine dahil edilmedi. Eğilim sürerse, bu durum küresel ısınmayı geometrik olarak hızlandırabilir.
Uluslararası bir araştırmacı ekibinin ön bulguları, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl olan 2023’te kara tarafından emilen karbon miktarının geçici olarak çöktüğünü gösteriyor. Sonuç olarak orman, bitkiler ve toprak atmosferden neredeyse hiç karbon absorbe etmedi.
Dünyamızın okyanusları, buralardaki milyarlarca zooplankton, kabuklu ve diğer deniz organizmalarının atıkları, ormanlar, topraklar ve benzer doğal karbon depoları tüm insan emisyonlarının yaklaşık yarısını tutuyor.
Ancak Dünya ısındıkça, bu kritik süreçlerde de bozulma görülüyor.
Denizde de uyarı işaretleri var. Doğanın en büyük CO2 emicisi okyanuslar son on yıllarda fosil yakıtlardan kaynaklanan ısınmanın yüzde 90’ını emdi, ancak bu deniz sıcaklıklarında artışa neden oldu. Grönland‘ın buzulları ve Arktik buz tabakaları beklenenden daha hızlı eriyor, bu da okyanus akıntılarının işleyişini bozarak okyanusların karbonu emme hızını yavaşlatıyor. Eriyen deniz buzu, yosun yiyen zooplanktonları da daha fazla güneş ışığına maruz bırakıyor. Bilim insanları bu durumun, onları daha uzun süre derinliklerde tutabileceğine ve okyanus tabanında karbon depolayan dikey göçü bozabileceğine dikkat çekiliyor.
‘Doğanın istismarımızı dengelemesi sona eriyor’
Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü müdürü Johan Rockström, Eylül ayında New York İklim Haftası’nda düzenlenen bir etkinlikte şunları söylemişti:
“Dünya sistemlerinin dayanıklılığında çatlaklar görüyoruz. Karadaki çatlaklar daha büyük gibi görünüyor. Karasal ekosistemler karbon depolama ve karbon alım kapasitelerini kaybediyor, ancak okyanuslar da istikrarsızlık belirtileri gösteriyor. Doğa şimdiye kadar bizim istismarımızı dengeledi. Bu sona eriyor.”
2023’te kara karbon yutağının çökmesi geçici olabilir: Kuraklık veya orman yangınlarının baskıları olmadan, kara parçaları tekrar karbon emmeye geri dönebilir. Ancak bu, iklim krizi için büyük etkileri olan bu ekosistemlerin kırılganlığını gösteriyor.
Atmosferik karbonu büyük ölçekte ortadan kaldırabilecek bir teknolojinin yokluğunda, Dünya’nın geniş ormanları, otlakları, turba bataklıkları ve okyanusları, 2023’te rekor seviye olan 37,4 milyar tona ulaşan insan karbon kirliliğini emmek için tek seçenek. En az 118 ülke de ulusal iklim hedeflerini karşılamak için karaya güveniyor. Ancak artan sıcaklıklar, artan aşırı hava olayları ve kuraklıklar ekosistemleri keşfedilmemiş bölgelere itiyor.
Sadece Kongo havzası işlevini yerine getiriyor
Guardian‘ın aktardığına göre, 2023’te görülen hızlı kara çökmesi türü çoğu iklim modelinde hesaba katılmış değil. Bu eğilimin devam etmesi halinde, modellerin öngördüğünden daha hızlı küresel ısınma olasılığının artması bekleniyor.
Sadece Kongo havzasında bir büyük tropikal yağmur ormanı atmosfere saldığından daha fazlasını kaldıran güçlü bir karbon yutağı olmaya devam ediyor. El Niño hava desenleri, ormansızlaşma ve küresel ısınmanın tehdit ettiği Amazon havzası, nehirlerin tüm zamanların en düşük seviyesinde olduğu rekor kıran bir kuraklık yaşıyor. Güneydoğu Asya’daki tropikal yağmur ormanları ise tarımın genişlemesiyle son yıllarda net bir emisyon kaynağına dönüştürdü.
Okyanuslardan sonra en büyük ikinci aktif karbon deposu olan topraktan kaynaklanan emisyonların, mevcut oranda devam ederse yüzyılın sonuna kadar yüzde 40’a kadar artması bekleniyor; çünkü topraklar kuruyor ve mikroplar toprağı daha hızlı parçalıyor.
Exeter Üniversitesi‘nde iklim değişikliği ve Dünya sistemi bilimi profesörü olan Tim Lenton “İklim konusunda olduğu gibi biyosferde de tahmin edilenin dışında bazı şaşırtıcı tepkiler görüyoruz. Soru şu: Karbon emiciler veya karbon depoları olarak onlara ne ölçüde güvenebiliriz?” diye soruyor.
Temmuz ayında yayımlananbir makalede, ormanlar tarafından emilen toplam karbon miktarının 1990 ile 2019 arasında sabit kaldığını ancak bölgeye göre önemli ölçüde değiştiği belirtilmişti. Rusya, İskandinavya, Kanada ve Alaska‘ya uzanan, karada bulunan tüm karbonun yaklaşık üçte birine ev sahipliği yapan “boreal ormanlar”ın, iklim kriziyle bağlantılı böcek salgınları, yangın ve kereste için yapılan temizlik nedeniyle emdikleri karbon miktarında üçte birden fazla düşüş görüldü.
Bilim insanları, Amazon’un azalan dayanıklılığı ve tropik bölgelerdeki kuraklık koşullarıyla birleşen kuzey ormanlarındaki sıcak koşulların, 2023’te kara lavabosunun çökmesine neden olarak atmosferik karbon oranında artışa yol açtığını söylüyor.
En son makalenin yazarlarından biri olan Fransız İklim ve Çevre Bilimleri Laboratuvarı‘ndan araştırmacı Philippe Ciais, “CO2 emiliminin yarısından fazlasının olduğu kuzey yarımkürede , sekiz yıldır emilimde düşüş eğilimi görüyoruz. Geri döneceğine inanmak için iyi bir neden yok” diye yazıyor.
‘Hiçbir model bunu hesaba katmadı’
Araştırmacılar, kara ve okyanustaki karbon akışının iklim biliminin en az anlaşılan kısımlarından biri olmaya devam ettiğini söylüyor. İnsan emisyonlarını ölçmek giderek daha basit hale gelirken, doğal dünyadaki süreçlerin çok sayıda ve karmaşık olması, anlayışımızda önemli boşluklar olduğu anlamına geliyor.
Uydu teknolojisi ormanların, turbalıkların, donmuş toprakların ve okyanus döngülerinin izlenmesini iyileştirse de ancak uluslararası raporlardaki değerlendirmeler ve tahminlerde genellikle büyük hata paylar olduğu için dünyanın doğal karbon emicilerinin gelecekte nasıl davranacağını tahmin etmek kolay değil.
Exeter Üniversitesi’nin deniz ve atmosfer bilimleri grubunun başkanı Prof. Andrew Watson genel olarak modellerin hem kara hem de okyanus havzasının iklim değişikliğinin bir sonucu olarak gelecekte azalacağı konusunda benzer sonuçlar verdiğini söylüyor: “Ancak bunun ne kadar çabuk gerçekleşeceği sorusu yanıtlanmış değil. Modeller bunun önümüzdeki 100 yıl veya daha uzun bir süre içinde oldukça yavaş bir şekilde gerçekleştiğini gösteriyor. Ancak belirli durumlarda bu çok daha hızlı gerçekleşebilir” diyor. Çünkü son yıllarda büyük emisyon kaynakları haline gelen Kanada ve Sibirya‘daki gibi büyük orman yangınlarına benzer olaylar modellere henüz dahil edilmiş değil.
Watson, iklim modellerinde bulunmayan bir diğer sürecin de ağaçların kuraklıktan ölmesi olduğuna dikkat çekiyor: ” odellerin bu faktörlerden yoksun olması muhtemelen onları fazla iyimser yapıyor.”
‘Doğal emiciler işlemeyi bırakırsa ne olur?
Doğanın karbonu emme yeteneğinde mütevazı bir zayıflama bile, dünyanın net sıfıra ulaşmak için sera gazı emisyonlarında çok daha derin kesintiler yapması gerektiği anlamına geliyor. Şimdiye kadar bölgesel olan karasal havzaların emme kapasitelerindeki zayıflama, ülkelerin karbondan arındırma ve iklim hedeflerine doğru ilerlemesini iptal etme etkisi de yaratabilir. Bu birçok ülke için zorlu bir mücadele anlamına gelir.
Örneğin, Avustralya‘da, otlaklar olarak bilinen geniş iç kesimlerdeki aşırı sıcak ve kuraklıktan kaynaklanan büyük toprak kayıpları, emisyonlar artmaya devam ederse toprağın emme kapasitesini olumsuz etkileyeceği için iklim hedefini ulaşılamaz hale getirebilir. Avrupa‘da, Fransa, Almanya , Çek Cumhuriyeti ve İsveç, iklimle ilgili kabuk böceği salgınları, kuraklık ve artan ağaç ölümleri nedeniyle toprak tarafından emilen karbon miktarında önemli düşüşler yaşadı.
Gelişmiş dünyada en iddialı karbon nötrlük hedefine sahip olan Finlandiya‘nın, bir zamanlar büyük olan karasal yutakları son yıllarda yok oldu. Bu da ülkenin tüm sektörlerdeki emisyonlarını yüzde 43 oranında azaltmasına rağmen toplam emisyonlarının değişmediği anlamına geliyor.
Şimdiye kadar bu değişimler bölgesel olarak gerçekleşti. Çin ve ABD gibi bazı ülkelerde henüz böyle düşüşler yaşamıyor.
Son yıllarda, dünyanın ormanlarının ve doğal ekosistemlerinin emdiği karbon miktarını nasıl artırabileceğine dair çeşitli tahminler yayınlandı. Ancak birçok araştırmacı, asıl zorluğun ormansızlaşmayı durdurarak, emisyonları azaltarak ve mümkün olduğunca sağlıklı olmalarını sağlayarak halihazırda sahip olduğumuz karbon depolarını ve havuzlarını korumak olduğunu söylüyor.
Exeter Üniversitesi’nden ve yıllık Küresel Karbon Bütçesi hesaplamalarını denetleyen Prof. Pierre Friedlingstein, “İşi yapmak için doğal ormanlara güvenmek yerine gerçekten büyük sorunla mücadele etmeliyiz: Tüm sektörlerdeki fosil yakıt emisyonlarıyla. Ormanlarımızın olduğunu ve ormanların bir miktar CO2’yi ortadan kaldıracağını varsayamayız, çünkü bu uzun vadede işe yaramayacak” diyor.
kaynak Yeşil Gazete