İran’da Mahsa Amini’nin ahlak polisinin gözetimi altındayken ölmesinden sonra ülke genelinde yapılan gösterilerin üzerinden iki yıldan fazla süre geçti. İran hükümeti krizin geçtiği imajını vermeye çalışırken başörtüsü ve başörtüsünün çok sayıda kadın tarafından reddedilmesi, hükümet için önemli bir kaygı olmaya devam ediyor.
Çok sayıda kadın, bazen meydan okumalarına karşı ağır bir bedel ödemelerine rağmen, İran sokaklarında devletin onay vermediğ giyselerle dolaşmaya devam ediyor.
İran’da yargıçların önemli yetkileri var ve alışılmış olmayan cezalar verebiliyorlar. Sıklıkla da geleneksel cezaları sembolik ve ideolojik motivasyonlu başka yöntemlerle harmanlıyorlar.
2016 yapımı Oscar ödüllü The Salesman filmindeki roluylü tanınan, İran’ın en çok sevilen oyuncularından Taraneh Alidoosti böyle bir cezayla karşı karşıya kaldı. Amini’nin ölümünden sonra başlayan Kadın, Yaşam, Özgürlük hareketinin destekçisi Alidoosti, başörtüsünü reddederek açıkça yasalara karşı koydu. Hükümetin karşı koyuşa tepki vermesi bekleniyordu ama hem Alidoosti hem de diğer tanınmış isimlere konulan kısıtlamaların boyutunu pek kimse tahmin edemezdi.
Alidoosti’nin başına gelenler, ülkenin güneyindeki Keşm Adası’ndan kalkan bir iç hat uçuşuna binmesinin engellenmesiyle dikkat çekti. Avukatı, Alidoosti’ye seyahat ve mali işlem yapma yasağı getirildiğini söyledi. Oyuncuya daha önce de ülke dışına çıkış yasağı konulmuştu. İran yargısından bi sözcü böyle bir yasağın bulunmadığını savundu.
Hükümetin Alidoosti’ye karşı tavrı daha geniş kapsamlı bir stratejinin altını çiziyor: Muhalefete ilham verecek etkili sesleri kontrol etmek. Ancak verilen bazı garip cezalar, yargı sisteminin başörtüsü yasalarına karşı büyüyen direnişi kontrol altına almakta zorlandığının işareti.
Sosyal medya yasağı
İran’da birçok başka ünlü isim de Kadın, Yaşam, Özgürlük hareketiyle dayanışma için başörtülerini çıkarttı.
Bir diğer tanınmış oyuncu Azadeh Samadi’ye altı ay sosyal medya yasağı verildi. Bu alışılmadık cezada mahkeme ayrıca Samadi’ye “anti-sosyal kişilik bozukluğu” için psikolojik tedavi görmesi şartı koydu. Tedaviyi tamamladığına dair bir rapor almak zorunda kaldı.
Tecrübeli oyuncu Afsaneh Bayegan da benzer bir akıbetle karşılaştı. Sosyal medya yasağına ek olarak, terapi görme şartı getirildi.
Bu kararlar İranlılar ve cezaların geçerliliği ile ahlaki zeminini sorgulayan hukuk uzmanlarında öfke yarattı.
Leyla’nın Kardeşleri filminin yönetmeni Saed Roustaee de hedef alındı. Filmlerinde sıradan İranlıların sosyoekonomik mücadelelerini ele alan Roustaee’ye garip bir ceza verildi. Film yapımında bireylerle ilişki kurması yasaklandı.
Bu ceza, yönetmeni profesyonel bir tecrit altına almayı ve sinema sektöründeki başka insanları, hassas konuları ele almaktan yıldırmayı amaçlıyordu. Roustaee’ye aynı zamanda devletin verdiği “ahlaki film yapımı” kursuna katılması talimatı verildi.
Tüm bunlara ek olarak “rejime karşı propaganda” suçlamasıyla altı ay hapis cezası aldı. Kanıt olarak da Leyla’nın Kardeşleri filminin Cannes Film Festivali’nde gösterilmesi sunuldu.
Foto muhabiri Yalda Moayeri de altı yıl hapis cezasıyla birlikte başka beş farklı ceza daha aldı: Başörtüsü yanlısı bir din adamının çalışmalarıyla ilgili 100 sayfalık bir araştırma ödevi yapmak, iki yıl cep telefonu ve sosyal medya kullanma yasağı ve iki ay boyunca kadınlara ait bir parkta temizlik yapmak.
Kitap okuma ve özetleme
En tartışmalı kararlardan biri de geçen yıl Mart ayında alındı. Şarkısı Baraye ile ilk En iyi Sosyal Değişim Grammy Ödülünü alan tanınmış şarkıcı Shervin Hajipour, Mahsa Amini hareketinin marşı haline gelen şarkıyı söylemesi nedeniyle suçlamalarla karşılaştı.
Hapis ve seyahat yasağına ek olarak, mahkeme Hajipour’a önemli din adamları tarafından yazılmış iki kitabı okuma ve özetleme cezası verdi.
Hajipour’a verilen cezalara karşı gösterilen yaygın tepkiyle kararlar geli alındı.
İran yargı sisteminin başı Gholamhossein Mohseni Ejei kararları eleştirdi ve cezaların “caydırıcı” olması ve “tersine etki yaratmaması gerektiğini” söyledi.
Kapalı kapılar ardında duruşmalar
İran yargısının “yaratıcı” cezaları yeni değil. Yıllar boyunca eylemciler, gazeteciler ve sanatçılar çoğunlukla aşağılanmak ve toplum dışına sürüklenmek üzere tasarlanmış alışılmadık cezalar aldı.
Halka açık kırbaçlama ve hapis, yargı sisteminin başlıca cezaları olmayı sürdürürken, son cezalar hükümlülerin güvenilirliğini ve nüfuzlarına darbe vurmayı amaçlıyor gibi görünüyor.
Yargı sisteminde son dönemdeki değişikliklerle, sıradan suçlarda kamuya açık yargılamalar ve daha şeffaf cezalandırmalar artarken, siyasi suçlara ilişkin davalar kapalı kapılar ardında görülmeye devam ediyor.
Eylemciler sıklıkla, yargılanmadan ya da kendilerini savunma fırsatı verilmeden sosyal ve profesyonel kısıtlamalarla karşı karşıya kalıyor. Bazı durumlarda da uçağa binmeye çalışıp yasaklı olduklarını gördüklerinde cezalarını öğreniyorlar.
Kaynak BBC